Çek Cumhuriyeti, Prag - Gezilecek Yerler

Merhaba,

Bu yazımda 4 günlük Prag gezimden bahsedeceğim.
Prag, Çek Cumhuriyeti'nin başkenti. Eğer siz de benim gibi Orta Çağ şehirlerine bayılıyorsanız, sokaklarında dolaşırken kendinizden geçeceğiniz romantik bir şehir burası. Her taşın altından tarih fışkırıyor, öyle ki para çekeceğiniz ATM bile en az 300 yıllık bir binada bulunuyor. Havası, dokusu, mimarisi hayran olunmayacak gibi değil.

Prag-Münih-Viyana gezisini kendimiz planladığımız için, istediğimiz yerde istediğimiz kadar vakit geçirebildik. Prag'a 4 gün fazlasıyla yetti. Hatta bunun 2 gününü Cesky Krumlov ve Terezin şehirlerinde geçirdik. Çek serisinde bu şehirlerle ilgili de yazım olacak.

Çek Cumhuriyeti'nin para birimi Çek Korunası. Ancak Euro da sıkça kullanılıyor.

Havalimanından Prag 02 bölgesinde bulunan otele varmamız yaklaşık 1 saati buldu. Yerleşip hemen eski şehir meydanına gittik. Buraya Stare Mesto adı veriliyor.

Meydanda ilk göze çarpan Astronomik Saat. 15. yüzyılda yapılmış saat; güneşin ve ayın o anki pozisyonuyla ilgili bilgi veriyor. Ayları gösteren kadranı da var. Her saat başı bu göstergeler değişirken, yaklaşık 1-1,5 dakika süren bu gösteriyi izlemek için saat önünde büyük bir kalabalık oluşuyor.




Bölgede yemek yemek için bol bol restaurant var. Bunlardan birini seçip, Çek Cumhuriyetine özgü gulaşa benzeyen bir et yemeği yedik. Yemeğin yanında ekmek yemeyi seviyorlar, kimi zaman yemeğe dahil oluyor, kimi zaman ekstra ücret karşılığında alıyorsunuz. Çeşitli ve lezzetli ekmekleri var. Meydanda ayrıca Hard Rock Cafe ve küçük bir Starbucks bulunuyor.



Prag'daki 2. günümüzde, şehri keşfetmeye Dancing House ile başladık. Burası, Hollandalı bir sigorta şirketine ait, Çek ve Kanadalı mimarlar tarafından yapılmış bir bina.


Dancing House'dan ayrılıp, şehrin en popüler noktalarından biri olan Karl (Charles) Köprüsü'ne doğru yola koyulduk. 14. yüzyılda, Kral IV. Karl tarafından yaptırılan köprü Vltava Nehri üzerinde bulunuyor. Araç trafiğine kapalı, replika heykellerle dolu, ressamların, sokak sanatçılarının bol olduğu, masalsı bir yer burası.





Heykellerden birinde, Osmanlı'ya da yer verilmiş. Esirler parmaklıklar ardında, üstteki Azizler ise onları kurtarmaya çalışıyor. Bu sırada da, belinde kılıcı ve elinde tespihi ile Osmanlı gardiyanı nöbet tutuyor.


Köprüdeki en önemli heykellerden biri Aziz John Nepomuk Heykeli.
Dönemin kralının eşi, Aziz John Nepomuk'un rahip olarak bulunduğu kiliseye günah çıkarmaya gider. Bunu öğrenen kral, Aziz'i çağırarak, eşinin ne itirafta bulunduğunu söylemesi için ısrar eder. Ancak verdiği yemin nedeniyle bir şey söylemeyen Aziz, kral tarafından verilen emirle Karl Köprüsü'nden Vltava Nehri'ne atılır ve suya düştüğü noktada da hareler belirir. Bugün ise nehre atıldığı yerde bulunan heykeli kutsal sayılıyor ve köprüden geçen herkes, dokunup öyle ilerliyor.

Köprüyü gezip, Prag Kalesi'ne giden uca vardıktan sonra, yakınlarda olan Franz Kafka Müzesi'ne gittik. Bilet ücreti 200 ÇK.
Burası aslında Franz Kafka'nın ailesiyle birlikte bir dönem yaşadığı ev. Bir de Old Town'da, Astronomik Saat'in karşısında ziyarete açık evi bulunuyor. Yahudi olmaları sebebiyle, Nazi döneminde soykırımdan kaçmak ve saklanmak için daha çok bu evi kullanmışlar. Eskizlerini, kullandığı eşyaları, mektuplarını görmek mümkün. Babası hakkındaki düşüncelerini yazdığı bölümler çok çarpıcı. Eserlerini okuyanlar -özellikle Dönüşüm- içinde bulunduğu siyasi durumun ve aile içindeki anlaşmazlığın üzerinde nasıl bir baskı yarattığını bilirler. Kendisi kanserden ölse de, iki kız kardeşinin Nazi zulmünden kurtulamayıp, konsantrasyon kamplarında öldüğü söyleniyor.
En sevdiğim yazarlardan biri olan Kafka'nın, eserlerini yazdığı odalarda birkaç saatliğine de olsa bulunmak, buruk bir mutluluk hissettirdi.



Franz Kafka Müzesi'nden sonraki uğrak noktamız, Prag Kalesi oldu. Malum kale tepede olduğu için epey bir merdiven tırmanmak gerekiyor. Ancak yukarıda manzara muhteşem. Kalenin hemen yanında Georgios Bazilikası ve Aziz Vitus Katedrali yer alıyor. Kale 9. yüzyılda yapılmaya başlanırken, kiliseler 10. yüzyılda inşa edilmiş ve zamanla eklentilerle büyümüşler.



Kaleden Karl Köprüsü'nün ve şehrin manzarası da böyle;

Akşam yemek için Old Town yakınlarında, Tlusta Koala adında bir restauranta gittik.
Yerel, tatlı bir sos ile yediğimiz et yemeğine, yine yerel bira ile eşlik ettik. Toplamda kişi başı yaklaşık 9 euro ödedik. Belirttiğim gibi, porsiyon küçük ama ekmek doyurucu. :)





Old Town'da yer alan Original Coffee'ye mutlaka uğramalısınız. Güzel tatlıları ve çok çeşitli kahveleri var. Buranın farklı şehirlerde şubeleri de var. Kahve seven arkadaşlarınız varsa hediye alternatifi olarak kahve düşünebileceğiniz bir yer. İstenilen boyuta göre kahve çekirdeğini öğütüyorlar.

New Town yakınlarında yer alan La Republica isimli yerel bir bar/restaurant var. Burayı da şiddetle tavsiye ediyorum.

Prag ucuz sayılabilecek bir şehir. Pek yemek alternatifi bulamayacaksınız, genellikle gulaş benzeri çorbalar ve et yemekleri var. New Town'da Türk restaurantları var.
Şehri hiç araç kullanmadan yürüyerek gezebilirsiniz. Ara sokaklarda butik şarap evleri var. Kış günü gidecekseniz keyifle sıcak şarap içebilirsiniz.

Tarih sevenlerin hiç vakit kaybetmeden gitmesini öneririm, tekrar gitmeyi kesinlikle düşünüyorum.

Sonraki yazılarım komşu şehirler Terezin ve Cesky Krumlov üzerine olacak.

Okuduğunuz için teşekkürler.