Lübnan, Beyrut - Gezilecek Yerler

Merhaba,

Beyrut gezisi, bir tur şirketi ile Mart 2013 tarihinde yaptığım 3 gece 4 gün süren bir geziydi. Her turda, firmalar standart olarak şehrin belirli bölgelerini gezdirir. Ancak bunu ekstralarla zenginleştirmek mümkün. Biz de Suriye yakınlarındaki Anjar Kasabası'na kadar ulaşıp, Ortadoğu'nun Paris'i Beyrut'la birlikte birkaç şehri daha görme imkanı sağlık kendimize.

Mart 2013'te ne Suriye, ne Lübnan, ne de Türkiye şu anki politik tabloya bu kadar yakın değildi. Lübnan Başbakanı gezimizden 1 hafta önce istifa etmişti ama ortalık sakindi, huzursuz edecek bir durum yoktu. Tur da iptal edilmemişti.

Sabah çok erken saatlerde, Lübnan'ın başkenti Beyrut'a indiğimiz için kahvaltı yapabileceğimiz pek açık yer yoktu. Belki de tek açık yer Chamsine Bakery adında bir pastaneydi ki saat sabah 4 civarında, yiyecek bir şeyler alabilmek için kuyruğa girmiştik.

Beyrut para birimi Beyrut Lirası ancak Amerikan Doları'nı kabul eden yerler de var.


Kahvaltıdan sonra, yerel bir otobüsle şehir turuna başladık. İlk olarak Güvercinler Kayası'nı (Pigeon Rock) görmek üzere Raouche'de mola verdik. Raouche, Beyrut'un en lüks evlerinin, restaurantlarının, mağazalarının bulunduğu bir bölge. Yürüyüş yapılabilen uzun bir sahil kaldırımı var. Hava henüz aydınlanırken, insanlar koşu için buraya akın etmişti. Gerçekten imrendiğim, özendiğim bir manzaraydı.

Şehir, Hamra Bölgesi (Modern şehir) ve Martyrs Meydanı (Eski şehir) gibi kısımlara ayrılmış. Raouche boyunca dikkat çekici, yüksek katlı modern binalar bulunuyor.

 

 





Güvercinler Kayası, hakkında çeşitli efsaneler olan bir yer. Birbirine kavuşamayan aşıkların hayatlarına son verdiği nokta olarak biliniyor daha çok. Ancak biz tepesinde güvercinler için yer ayırmış, onlara yuva olmuş, 2 şirin kaya olarak bilsek daha sevimli olacak. :)

Raouche üzerinde, Zaitunay Bay adında bir de marina var.


Hamra Bölgesi'nden, Martyrs Meydanı'na doğru ilerlerken, iç savaş yüzünü göstermeye başladı. Bazı binalar restorasyon geçirirken, bazıları olduğu gibi bırakılmış. Savaşın izleri hala duruyor.



Şehitler Meydanı, Beyrut'un en önemli meydanlarından biri. 1. Dünya Savaşı sırasında, Beyrut Osmanlı yönetiminde. İngilizler şehri teslim alabilmek için Beyrut'u kuşatırlar, kıtlık sebebiyle ölmeye başlayan halk arasında isyan çıkar. Osmanlı, isyancıları bu meydanda idam eder. Meydana Şehitler Meydanı adı veriliyor. Daha sonraki yıllarda da, şehitler anısına bir anıt dikiliyor.

Anıt üzerinde, iç savaştan kalma kurşun izleri bulunuyor. Heykelin birinin kolu kopuk, tamir edilmemiş. Ayrıca meydanda, Refik el-Hariri'nin yaptırdığı ancak açılışını göremediği Muhammed'ül Emin Camii yer alıyor.


Refik el-Hariri, Lübnan'ın iç savaş sonrasındaki ilk cumhurbaşkanı (1990 yılında). 14 Şubat 2005 yılında suikasta uğramış. 1 ton TNT patlatılırken, 22 kişi ölmüş, 230 kişi yaralanmış.


Muhammed'ül Emin Camii yanında, Roma döneminden kalma, yakın tarihlerde açığa çıkarılan eserler var. Şehir o kadar yıkılıp yeniden inşa edilmiş ki, kim bilir daha neleri saklıyor.


Yürümeye devam ederek Martyrs'e vardık. Place De I'Etoile (Yıldız Meydanı) iyiden iyiye, Fransız hakimiyetinin hissedildiği bir bölge. Beyrut, 1. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı elinden çıkıyor ve 1918'den itibaren Fransız mandasında yönetilmeye başlanıyor. Bu tarihten sonra da şehir Fransız mimarların elinde yeniden yükseliyor. Binalar çok estetik, özellikle güneş hafiften batmaya başlayınca sokaklar ve dolayısıyla atmosfer bambaşka oluyor.

Meydanda bir de saat kulesi bulunuyor.

   

 
















Yıldız Meydanı'ndan ilerlerken yolumuz Roma döneminden kalma başka bir alana düştü. Burası insanların toplu olarak yıkandığı hamam. Su kanalları, suyun ısıtıldığı yer, çok büyük restorasyon geçirmemesine rağmen hala çok canlı bir şekilde duruyor.


Hamra Bölgesi'ne vardığımızda ise şehrin diğer yüzü ile karşılaştık. Bu yüz çok incitici, çok üzücü. Örneğin, Theatre De Beyrout yani Beyrut Tiyatrosu. İç savaş sırasında bombalanmış ve sonrasında resmen kepenk kapatmış. Tiyatro sever olarak içimi acıttı.


İç acıtan savaş izleri her yanda. Kullanıma açılmadan zarar görmüş yepyeni binalar ya da siper olarak kullanılmış, delik deşik olmuş eskileri.


Otelimiz Hamra Bölgesi'ndeydi. Yerleştikten sonra yemek yemek için sahile indik.
Eğer araç kiralayacaksanız, bir kere daha düşünün diyeceğim. Trafik kurallarına ne yayalar ne de sürücüler uymuyor. Otobüs ve minibüsler yaygın olarak kullanılıyor. Taksi ücreti de çok abartılı sayılmaz ancak yine de pazarlık etmekte fayda var.

















İlerleyen saatlerde sahil bu görüntüyü aldı. Muhteşem değil mi?
İşte başka bir Beyrut yüzü.














Akşam yemeğini Hard Rock Cafe Beirut'ta yemeyi planlamıştık. Ancak tadilat gördüğü için açık değildi. Birkaç kare fotoğraf çekebildik. Maalesef şu an tamamen kapalı durumda.

 

Hard Rock'ın kapalı olması nedeniyle alternatifimiz olan Barbar Resaturant'a gittik. Bunlardan birçok yerde var, zincir gibi. Self servis hizmet veriyorlar ve çok kalabalık. Elimizde tepsiyle oturmak için epey beklediğimizi hatırlıyorum.

Eğer farklı lezzetlere açık değilseniz, Beyrut'ta zorluk çekmeyeceksiniz. Yemek kültürümüz neredeyse ortak.

Yemeklerde kullanılan baharat çeşitleri çok fazla ve bol bol koyuyorlar. Özellikle zahter favori.















Hummus, tabboule, falafel, shawarma, cola ve limonataya (2 kişilik) toplamda 28.250 LBP vermişiz. Bu da şu andaki kurla yaklaşık 65 TRY ediyor.















Lübnan tatlıları genellikle az şerbetli, bol tereyağlı. Künefe çok popüler. Ancak sunum bizdeki gibi değil. Masalarda cezvelerle şerbetler bulunuyor. Şerbetsiz getirilen künefeye, siz kendi isteğinize göre koyabiliyorsunuz.

Ağır olmaması için künefe yerine Cafe Hamra isminde bir yerde dondurmalı tatlı yedik. Aradan 3 sene geçmesine rağmen hala az önce yemişim gibi hatırlıyorum, yani o kadar bayılarak yemiştik. Fiyatı da 7 $ imiş. Şu andaki kur ile yemezdim sanırım. :)

















Almaza Beyrut'ta çok içilen yerli biralardan biri. Her yerde bulunabiliyor.
Barlar sokağında, farklı kokteyller yapan Moscow Mule adında bir yer vardı. Mutlaka denemelisiniz. Umarım hala açıktır.

Beyrut, eğlencenin hakkını veren şehirlerden biri. Özellikle gece bambaşka bir hal alıyor. Dünyaca ünlü kulüpleri, çevre ülkelerden insanları buraya çekiyor.












Pek ucuz bir şehir değil, ortalama bir Avrupa şehri standartlarında diyebiliriz. Gerek eğitim, gerekse yaşam şekli itibariyle uçları görebileceğiniz bir yer. Araçlar genellikle son model, toplu taşıma araçları ise yıkık dökük bir halde.

Türkiye'den geldiğimizi söyleyince çok seviniyorlar. Özellikle esnafların ya dedesi ya babası Türkiye'den göç etmişler. Türkiye'ye gide gele Türkçe'yi de az çok konuşur hale gelmişler.

Biz 3 gece boyunca,turun ayarladığı bir otelde kaldık. Tek kelimeyle berbat bir yerdi. Pisti, çalışanlar lakayttı. Yaşadığımız bir olay var, bunu çevremdeki herkese anlatmışımdır. Buraya da yazayım, o yüzden otelin ismini vermeyeceğim.

Akdeniz iklimi malum, şartlar nedeniyle böcekler biraz etine dolgunlar. :)
İlk gece, yatağımın yanında kocaman bir hamam böceği vardı. Uğraştık, kanatlanmaya başladı, sonuç olarak yakalayamadık. Resepsiyondan yardım istedik, biri geldi ve üzerine basıp öldürdü. Hayvan o kadar büyük ki, bacağından tutup balkona attı. Sonra da bastığı yerlerde, hayvanın suyunu bırakarak ve de gülümseyerek odadan çıktı. Bunu tur rehberi ile paylaştığımda, tepkinin beklenmedik olmadığını söyledi. (?)
Hijyene önem veriyorsanız, otelleri Beyrut'ta biraz daha detaylı incelemenizi öneririm.

Diğer Beyrut yazılarım;

Byblos - Jbail
Harissa & Jeita Grotto
Baalbeck
Ksara


Okuduğunuz için teşekkürler.