Makedonya, Struga (Ohrid Gölü - St Naum) - Gezilecek Yerler

Merhaba,

Struga ve Ohrid şehirleri, şu ana kadar gördüğüm en güzel yerlerden ikisi olarak listeme eklendi bu turla birlikte. Oteldeki manzara inanılmaz heyecanlandırdı bizi. Karşıda karlı dağlar, hemen ötede Ohrid Gölü, yeşil, mavi, sonbahar sarısı, turuncusu...


Kahvaltı yapıp St. Naum Manastırı'na varmak üzere yola koyulduk.
1 saatlik yolculuktan sonra, yeryüzündeki adeta cennet köşelerinden birine vardık.

Manastır, Ohrid Gölü kıyısı boyunca uzanan, 10. yüzyılda Birinci Bulgar İmparatorluğu döneminde yapılmış bir Ortodoks manastırı. Buraya kampüs benzetmesi yaparsak, içeride birkaç tane kilise var.
Aşağıdaki kilise içinde, St Naum'un kendisinin ve Balkanlar'da İslam'ı yaymayı amaç edinmiş, Hacı Bektaş-i Veli müridlerinden, derviş Sarı Saltuk'un mezarları bulunuyor. Sarı Saltuk'un bir mezarı da, Bosna-Hersek'teki Blagaj Derviş Tekkesi'nde bulunuyor. İlgili yazımı buradan okuyabilirsiniz.

Kiliseye giriş 2€. Şöyle bir inanış var. Eğer St. Naum'un mezarına kulağınızı dayayıp kalp atışını duyabilirseniz, iyi bir insansınız. Duyamazsanız değilsiniz. :)
Duymadım diyene rastlamadık elbette. :)


Kampüsteki diğer bir kilisenin kapısının üzerinde, St. Naum ve tarlasını süren çiftçiyi sembolize eden bir mozaik var. Rivayete göre, çiftçi daha çok ürün elde etmek için St Naum'dan yardım diler. St Naum tarlaya gittiğinde, çiftçinin hayvanlarının olduğunu ve zaten tarlasını sürdüğünü görür ve biraz kızar. St Naum'un elindeki köpek, çiftçinin hırsı, doyumsuzluğudur. Mozaikte, köpeğin tutuluş şekliyle boğulduğuna şahit oluyoruz.




Peki St Naum kimdir?
9. yüzyılda yaşamış, Hristiyanlığı yaymak için çalışmış, Yunanlı St Kiril ve St Metodius kardeşlerin öğrencilerinden biridir. Kardeşler, bu misyonlarıyla birlikte, İncil'in Slav dillerine çevrilmesi amacıyla Glagolitic alfabeyi oluşturmuşlardır. Başka bir öğrencisi olan St Clement ise St Naum ile birlikte Glagolitic alfabe ışığında, Kiril alfabesini oluşturur.

Kilise ziyaretlerinden sonra, kendimizi doğaya bıraktık. Dört bir yanda rengarenk ve beyaz tavus kuşları vardı.




Manastır çevresinde sandallarda gezinti yapılabiliyor. 3-5 kişi arasında yolcu alınabiliyor, ücret toplamda 10€. Elbette bu yaz mevsiminde değişiklik gösterebilir. Süresi 15-20 dakika kadar.

Göle, dilek tutup yığınla bozuk para atılmış ve anladığımız kadarıyla uzun zamandır toplanmamış. (ya da hiç toplanmamış) Adettendir deyip, 3-5 cent de biz attık. :) Yine, dilek kuyularında sembolik kilitler vardı. 



 


Ohrid Gölü'nün mazisi 2 milyon yıl öncesine dayanıyor. Bir çok nehri beslerken, aynı zamanda da başka nehirlerden besleniyor. St. Naum tarafında, Ohrid Gölü'ne akan bir nehir var, ismi Drim Nehri. Nehirle gölün birleştiği yerdeki merdivenlere oturup, su sesine, oluşan görüntüye takıldık kaldık. :)

Göl kenarında uzunca bir plaj var. Aynı zamanda ormanlık alanda, bungalov tarzı konaklanabilecek yerler de bulunuyor. Yaz aylarında çok kalabalık olduğunu, özellikle göle girmek için farklı ülkelerden turist geldiğini öğrendik. 


Yemek yenebilecek restaurantlar, bolca hediyelik eşya satan küçük dükkanlar var. Dükkanlarda genelde Ohrid incisinden yapılmış takılar satılıyor. (Bundan daha sonra bahsedeceğim.)

Hani kelimeler yetersiz kalıyor deriz ya, burası öyle bir yer. Mutlaka görülmeli, ayrıca UNESCO Dünya Mirası arasında. Ne yazık ki ayrılık vakti geldi ve Ohrid şehir merkezine gitmek üzere, bu güzel ortama veda ettik. 

Bir sonraki yazım Ohrid'le ilgili olacak.

Okuduğunuz için teşekkürler.