Makedonya, Resne, Bitola ve Kalkandelen - Gezilecek Yerler

Merhaba,

Bu yazımda Üsküp'e giden yolda uğradığımız Resne, Bitola (Manastır) ve Kalkandelen şehirlerinden bahsedeceğim.

Ohrid'den ayrıldık ve ilk durağımız Resne oldu. Bu şehirde yoğun bir şekilde elma üreticiliği yapılıyor. Elbette eskiye nazaran azalma olmuş. Ancak yol boyu irili ufaklı elma ağacı bahçelerini görmek mümkün. Elmalar çuvallara doldurulup, alıcısını beklemek üzere kapıların önlerinde istiflenmişti.

Resneli Niyazi Bey'in sarayını görmek üzere otobüsten indiğimizde, sarayın karşısındaki evin sahipleri hemen kasalarla elma indirdiler. Amasya elmasına çok benziyor, kilosu 1,5€ kadar.
Elmalardan birer ikişer alıp, saraya doğru ilerledik.


Resneli Niyazi Bey, Türk Yunan Savaşları'nda önemli rol oynamış, İttihat ve Terakki'nin en ünlü isimlerinden biri. Resne doğumlu ve buradan başka bir yerde yaşamaya sıcak bakmamış.

Sarayın hikayesi ise şöyle anlatılıyor; Paris'e giden ve burada yaşamaya karar veren bir arkadaşı O'na bir kartpostal yolluyor. Resneli Niyazi Bey ve ailesi kartpostal üzerinde bulunan bu binayı (Versay Sarayı olduğu rivayet ediliyor.) çok beğeniyorlar, bir benzerini de Resne'ye inşaa ettiriyorlar. Ancak Niyazi Bey, hazin ölümü nedeniyle burada pek vakit geçiremiyor.

Saray bugün, modern ve eski eserlerin sergilendiği bir müzeye dönüştürülmüş. Giriş 1 kişi de olsanız, grupla da olsanız 5€. Biz de aramızda 5€ toplayıp, sergiyi bekleyen yaşlı amcaya ilettik.

 


Sarayı gezdikten sonra, Bitola (Manastır) şehrine doğru yola koyulduk. Bitola, Mustafa Kemal Atatürk'ün mezun olduğu Askeri İdadisi'nin bulunduğu şehir. Bitola'yı yakından tanımaya da burası ile başladık.

Binanın kapısında, "Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin yaratıcısı ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, 1899 yılında, Askeri İdadi'yi bu kışlada bitirdi." yazan bir tabela var. Daha binaya girmeden büyük bir heyecan ve özlem sarıyor insanı.
Bu merdivenlerden O da indi, bu odada O da bulundu, bu kalemi O kullandı, bu takım elbiseyi O giydi cümleleri dillerden düşmedi gezi boyunca.

İçeride Atatürk müzesi ve bir de 19.,20. yüzyıllardaki hayatı yansıtan başka bir müze var.

Atatürk müzesinde O'na ait fotoğraflar, çeşitli belgeler, kullandığı eşyalar ve giysiler bulunuyor. Askeri İdadi'de okurkenki dönemine ithafen bir de balmumu heykeli var.
 

 
   



Müzede en hassas noktalardan birisi de, Eleni Karinte'nin Atatürk'e yazdığı bir mektup.

Eleni Rum aileden gelen bir kadın ve Hristiyan. Evlenmek istiyorlar ancak Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım karşı çıkıyor ve tabii Eleni'nin babası da. Böylece ilişkileri sonlanıyor. Babasının ölümünün ardından, yıllar sonra, Eleni unutamadığı aşkına bu mektubu gönderiyor.

Müzeden çıkıp, Manastır şehir turuna başladık.


Şirok Caddesi, Manastır'ın en popüler caddesi. Eleni'nin evi de yine bu cadde üzerinde. Cadde boyu karşılıklı mağazalar, cafeler, büfeler bulunuyor. Ara ara ikinci el ürünler satan tezgahlar da var. Buralarda ilginç detaylar bulmak mümkün.

Şirok Caddesi sonunda Dragor Nehri karşımıza çıktı, karşıda da Baba Dağ. Meydanda 30 metre uzunluğunda bir saat kulesi var; Bitola Saat Kulesi. 17. yüzyılda yapılmış, tepesinde bir Ortodoks haçı içeriyor. Saat kulesinin hemen sağ tarafında, Osmanlı döneminde inşaa edilmiş, Manastır İshak Çelebi Camii ve yine Osmanlı döneminde (16. yy) yaptırılmış Yeni Camii'yi ziyaret ettik. Buradan da yine Osmanlı döneminden kalma Manastır Bedesten'e geçtik. Türk Çarşısı olarak da geçen bu yer, tek katlı, bitişik onlarca dükkandan oluşuyor. Küçük şehirlerdeki çarşı formatında diyebiliriz.

Bedesteni de gördükten sonra, Makedonya'nın başka bir şehri, Kalkandelen'e gitmek üzere yola çıktık. Burada tek uğrak noktamız, Alaca Camii oldu.

 


Cami, 15. yüzyılda yapılmış, Osmanlı döneminden kalma bir eser. Camiye Hurşide ve Mensure isimli iki kız kardeş maddi destekte bulunmuş, bahçede de kendilerinin mezarları yer alıyor.
Gerek cami dışında gerekse içinde, inanılmaz bir el işçiliği mevcut. Rengarenk motifler desenler, caminin isminin hakkını veriyor gerçekten.

Kalkandelen'den ayrılıp bir başka Makedonya şehri olan Üsküp'e geçtik. Balkan turunun son gününü Üsküp'e ayırdık. Bir sonraki yazımda buradan bahsedeceğim.

Okuduğunuz için teşekkürler.