Karadağ, Kotor - Gezilecek Yerler

Merhaba,

Turun 4. gününde Karadağ'da, Kotor'daydık. Karadağ çok genç bir ülke ancak tarihi milattan öncesine dayanıyor. Bir dönem Venedik hakimiyeti altında olduğundan, Venedik'e gidenlere mimari açıdan çok tanıdık gelecek bir şehir burası. Karadağ'ın para birimi €. Sırbistan'da ve Bosna-Hersek'te yaşadığımız para değişimi karışıklığına ara vermiş olduk böylece.


Kotor'un, üzerinde kilise bulunan, yan yana 2 adası var.

Özellikle Meryem Ana Kilisesi'nin hikayesi çok ilginç. Kilisenin bulunduğu noktada balık tutan balıkçılar, burada bir Meryem Ana figürü bulurlar ancak bir süre sonra figür kaybolur. Tekrar bulurlar ve yine kaybolur. Bu olayı işaret sayan halk, figürün bulunduğu alanı da kutsal sayar.

Adayı oluşturmak için diğer adadan yıllarca taş atıldığı rivayet ediliyor. Elbette teknelerle taş taşınmış ve ada zaman içinde bugünkü halini almış.






Marina bölgesinde otobüslerden inip, surlarla çevrili Eski Şehir bölgesine giriş yaptık. Şehre ayak bastı parası olarak 1€ alıyorlar ve karşılığında bir şehir haritası veriyorlar. Aslına bakarsanız, harita için free diyor danışma kabininde. Bu 1€ neyin nesi anlamadık.

Kotor Kalesi'ne çıkış 3€. Ancak zaman kısıtımız nedeniyle çıkmayı düşünmedik. Açıkcası koca koca montlar, sırt çantaları vs, o kadar merdiveni çıkmayı göze alamadık dersem daha doğru olur.


Kapıdan geçince Silahlar Meydanı'na varılıyor. Eskiden bu meydanda silah satılırmış. Adını buradan alıyor.

Silahlar Meydanı'na ulaştıktan sonra, Aziz Nicolaos Kilisesi ile Eski Şehir turuna başladık. Burada çalışan bir kadın nereden geldiğimizi sordu. Türkiye deyince çok duygulandı. Meğer çok sevdiği eski bir kilise çalışanı, evlenerek Türkiye'ye, İstanbul'a yerleşmiş. Biraz sohbet ettikten sonra kendimizi şirin Kotor sokaklarına attık.
 



Aziz Luke Katolik Kilisesi'ni ve Aziz Paul Kilisesi'ni gezdik. 12. ve 13. yüzyıllarda yapılmışlar. Aziz Luke Kilisesi'nin önemli bir özelliği var; hem Katoliklere hem de Ortodokslara ev sahipliği yapmış. Her iki kiliseye de giriş ücretsiz.


Meydanda heybetli sayılabilecek bir saat kulesi var. Kule 17. yüzyılda yapılmış ancak saat yeni elbette. :) Kulenin altında, üçgen piramit şeklinde bir yapı daha var. Bunun adı Utanç Piramidi imiş. Hırsızlık gibi suçlardan yakalanan insanlar burada teşhir edilirmiş. Halk da ceza olarak, yumurta, domates gibi şeyler atarlarmış suçluya.



Taş binaların pencereleri ahşap ve çoğunlukla yeşile boyanmış. Bazı evlerden çamaşır sarkıyordu. Deniz Müzesi gibi birçok müze, kilise, tarihi yapıya sahip. Gerçekten çok şirin ve kesinlikle birkaç saate sığdırılmaması gereken bir şehir Kotor.





İlginçtir ki birçok restaurantın isminin önünde, tıpki İtalya'da olduğu gibi trattoria yazıyor, menüler ona göre düzenlenmiş. Çalışanlar da aksanlarını İtalyan aksanına benzetmeye çalışıyorlar.

Tamam yapısal olarak Venedik'e benzerlik had safhada ama bu kadarına da gerek yok bence. Neticede Kotor'dayız, burası Karadağ. :)

Kasım ayı olmasına rağmen oldukça kalabalıktı. Özellikle Eski Şehir dışında, marina ve çevresinde inanılmaz bir yoğunluk vardı. Güneye indikçe hava ısınmaya, iklim ve bitki örtüsü değişmeye, dolayısıyla insan profili de farklılaşmaya başladı. Ve elbette nar bahçeleri de arttı. :)

Okuduğunuz için teşekkür ederim.